Nuran Çoban

Nuran ÇOBAN

Türkçe Öğretmeni

   İnsan hayatında bazen öyle anlar var ki hayata, yaptığı işe olan bakış açısını değiştirir. İşte TÜBİTAK 4005 “Geleceğin Okuryazarlarını Yetiştiren Öğretmen Eğitimi” benim için de böyle anlardan biriydi. Geçen yıl böyle bir eğitimin olacağını öğrendiğim zaman içeriğini tam bilmesem de bana isminden dolayı çekici gelmişti çünkü kitap sevdalısı bir kişi olduğumdan dolayı okuryazarlık kelimesi bile beni etkilemeyi başarmıştı. (…)

   Doksan altı meslektaşın sabırsızlıkla beklediği, proje etkinliklerinin başlayacağı gün gelmişti. Otelin kapısını soğuk havadan kendimi sıcak bir ortama atma telaşıyla araladığımda eğitimin bana bu kadar çok katkısı olacağını bilmiyordum. Sunumları dinledikçe gözlerim fal taşı gibi açıldı. Dr. Öğretim Mustafa Aydın günümüzde değişen okuryazarlık algısını, dedesinin günlüğü üzerinde anlatıyor bir yandan da benim çoğunun ismini bilmediğim okuryazarlık çeşitlerini sıralıyordu. Doç. Dr. Adnan Altun kuşak çatışmalarını, bir yandan da kendimi hangi kısma koyacağımı bilemediğim “dijital yerliler ve dijital göçmenler”in özelliklerini anlatıyor. Prof. Dr. Nilüfer Pembecioğlu; medyanın bize nasıl baskı uyguladığını, nasıl siber zorbalığa maruz kaldığımızdan bahsediyor. Yine tanımaktan büyük keyif aldığım, hayata biraz daha mizah katmam gerektiğini hissettiren Prof. Dr. Erol Nezih Orhon’un sunumu beni, farklı dünyalara, düşüncelere götürüyordu.

   Teknolojiye geçiş dönemi kuşağı olmama rağmen bilmediğim ve fark etmediğim ne kadar çok şey olduğunu, medyanın bizi nasıl yönlendirdiğini fark ettiğimde şaşalayıp kalmıştım. O anda düşündüğüm tek şey “Yalnızca medya bizi yönlendirmemeli, biz de medyayı yönlendirmeliyiz. Medyanın oyuncağı olmamalıyız!” olmuştu. Bu projenin hayatıma eğitimci kimliğime birçok katkısı olduğunu düşünüyorum. Şu anda bu konuda bana rehberlik ve danışmanlık edecek hocalarım, Konya’nın hemen hemen bütün okullarında iletişim hâlinde olabileceğim zümrelerim, meslektaşlarım var. Şuna eminim ki benim artık yeni bir sosyal çevrem var. Artık derslerimde medyayı daha etkili kullanabileceğim.

   Öğrencilerime önceden Türkçeyi sevdirmek için kelimelerin gücüne başvururdum şimdi kelimelerin gücünün yanında medyanın gücüne de başvurabilirim. Mesela proje kapsamında yaptığımız gibi dijital hikâyeler ve şiirler oluşturabiliriz. Türkçe içerikli radyo ve televizyon programı yapabiliriz. Türkçenin büyüklüğünü göstermek ve Türkçe sevdalısı bireyler kazanmak, oluşturmak için de afişler, info-grafikler tasarlayabiliriz. Yeni donanımlar edinen öğretmenleri sayesinde artık öğrencilerimi daha eğlenceli dersler beklediğini garanti edebilirim. Son satırlarımda söyleyebileceğim sözler sadece “teşekkürler” olur. Projenin yürütücülüğünü yapan Hüseyin Sayın’a, öğretim üyesi olan hocalarıma ve meslektaşlarıma teşekkür ediyorum. Konya tarihten gelen şansını, başkentliğini devam ettiriyor çünkü artık Konya’ da medyayı daha iyi kullanan, okuyan, yazan öğretmenler var!